Müslümanlarla Yahudilerin Savaşması

 

Müslümanlarla Yahudiler harb etmedikçe kıyamet kopmaz...
(Müslim, Tirmizi)

 

Peygamberimiz (sav)'in yukarıdaki hadisinde haber verdiği gibi 20. yüzyılın başlarından itibaren Müslümanlarla Yahudiler arasındaki savaş ve çatışmalar sürmektedir.

Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı hakimiyetinden çıkan Filistin toprakları, bu dönemden sonra bir daha barış ve huzura kavuşamadı. 1947 yılında İngiltere'nin Filistin'den çekilerek ülkenin geleceğini Birleşmiş Milletler'e havale etmesinin ardından, ülkenin Araplarla Yahudiler arasında yarı yarıya paylaşımını öngören BM planı uygulamaya kondu. 19 yüzyıl aradan sonra dünya üzerinde ilk kez bir "Yahudi devleti" kurulmuştu.

Hem Filistin'deki hem de komşu ülkelerdeki Araplar bu durumu değiştirebilmek için harekete geçtiler ve 1948 yılı içinde iki taraf arasında kanlı bir savaş yaşandı. İsrailliler, "Bağımsızlık Savaşı" adını verdikleri mücadeleyi kazandılar ve Araplara verilen toprakların da bir kısmını işgal ederek BM'in kendilerine verdiğinden daha da büyük bir toprağı ele geçirdiler. Filistin; Şeria (Ürdün) Nehri'nin Batı kısmı -sonradan "Batı Şeria" olarak anılır oldu- ve Akdeniz kıyısındaki Gazze kentinin etrafındaki küçük cep -sonradan "Gazze Şeridi" olarak anılır oldu- hariç, tümüyle İsrail'in egemenliği altına girdi.

(sol resim) Ağlama Duvarı, 1967 Savaşı'nda Doğu Kudüs'ün İsrail tarafından işgaliyle Yahudilerin egemenliğine girdi.
(sağ resim) İsrail'in Haganah isimli kuvvetine bağlı askerler 1948'de Kudüs'e doğru ilerlerken

Bundan yaklaşık 20 sene sonra 1967 Haziranı'nda İsrail büyük bir işgal gerçekleştirdi. Mısır, Suriye ve Ürdün, aylardır İsrail'e karşı büyük bir saldırı başlatmaya hazırlanıyorlardı ki, İsrail ani bir karşı-saldırı ile 5 Haziran sabahı savaşı başlattı. Üslerinden havalanıp önce uzun bir süre Akdeniz üzerinde Batı'ya doğru uçan İsrail jetleri, daha sonra ani bir dönüşle Mısır'a yöneldiler. İsrail'den gelecek bir hava saldırısını kuzeyden değil, doğudan beklemekte olan Mısır "gafil" avlandı ve Nasır'ın hava kuvvetlerinin hepsi henüz havalanamadan yerde yok edildi. İsrail ordusu, ilerleyen 5 gün içinde de kendisine saldırmak için hazır bekleyen Arap ordularını birbiri ardına yenilgiye uğrattı. Yahudi devleti, 6 gün içinde topraklarını yaklaşık üç katına çıkarmıştı. İşgal ettiği topraklar; Batı Şeria ve Gazze'yi yani Filistin'in 1948'deki işgal sırasında "eksik kalan" son iki parçasını, Suriye'ye ait olan Golan Tepeleri'ni, ve Mısır'a ait olan dev Sina Yarımadası'nı içeriyordu.

Bu arada, Batı Şeria ile birlikte Doğu Kudüs de Yahudi devleti tarafından işgal edilmişti. Kutsal şehir, 1948 savaşından beri Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölünmüş durumdaydı. Batı Kudüs, şehrin modern kısmıydı ve İsrail'in elindeydi. Antik dini mabedleri içeren Doğu Kudüs, yani bir anlamda "gerçek Kudüs" ise, Arap tarafında kalmıştı. İsrail, 1967 Savaşı ile kentin bu Doğu kısmını da ele geçirmiş, Yahudi ulusunun sembolü haline gelmiş olan Ağlama Duvarı, 19 yüzyıl sonra yeniden Yahudilerin egemenliği altına girmişti.

Soyvet silahları ile ordusunu tahkim eden Nasır, Nisan 1968'de kaybettiği toprakları Mısır'a kazandırmak için, Mart 1969'da Altı Gün Savaşı'nı bitiren ateşkesi tanımadığını açıkladı ve aylar sürecek olan düşük yoğunluklu bir "yıpratma savaşı"na başladı. İsrail hedeflerine aylar boyunca düzenlenen küçük çaplı saldırılar, ancak Mısır'ın Kanal boyundaki şehirlerinin İsrail uçakları ve ağır topçuları tarafından bombalanması ile sona erdi. Mısır, İsrail'le yeniden ateşkes imzalamak zorunda kaldı.

İsrail askerleri 1967'deki 6 Gün Savaşları'nın 3. gününde El-Halil (Hebron) şehrinde

1973'e kadar bu ateşkes devam etti. Yahudilerin Yom Kippur bayramı sırasında, 6 Ekim 1973 günü, Mısır ve Suriye orduları ani bir saldırı başlattılar. Mısır ordusu, Kanal'ı geçip İsrail kontrolü altındaki Sina'ya girerek 67 Savaşı'ndan sonra oluşturulmuş olan ve "geçilemez" sayılan Bar-Lev Hattı'nı aşmaya başladı. Suriye ise başarılı bir operasyonla Golan Tepeleri'nde ciddi bir ilerleme kaydetti. İsrailliler, bir anda büyük bir şok yaşadılar. Askerler, kutsal Yom Kippur'u kutlamak için toplandıkları sinagoglardan apar topar cepheye yollandılar, İsrail radyosu ise Yom Kippur'da geleneksel olarak koruduğu sessizliğini bozarak alarm verdi.

Ancak Zahal (İsrail Ordusu), büyük kayıplar vererek de olsa, 9 Ekim günü Arap ilerleyişini konvansiyonel silahlarıyla durdurdu. Bir süre sonra da Suriye ordusu Golan'da durduruldu. Buna karşın çok daha güçlü ve stratejik konumu daha avantajlı olan Mısır ordusuyla yapılan savaş uzun sürdü. İki taraf arasında Sina Yarımadası'nda yapılan ve çok kanlı geçen tank savaşını İsrail'in lehine çeviren en büyük faktör ise, genel kabule göre, savaşın ikinci gününden itibaren Washington'ın İsrail'e yaptığı yoğun silah sevkiyatıydı.

İsrail, 26 Ekim günü fiili olarak sona eren savaşla birlikte derin bir nefes aldı. Araplar, geri aldıkları topraklardan yeniden çıkartılmışlar ve "denize dökülme" tehlikesi atlatılmıştı. Ancak bu bile İsrailliler için yeterli olamadı. Arap ordularının birkaç gün süren ilerleyişi dahi büyük bir psikolojik şok yaratmıştı. Bunun yanında 2.700 İsrail askeri yaşamını yitirmişti, 3 milyonun biraz üzerinde bir nüfusa sahip olan bir ülke için bu, çok büyük rakamdı.

Bu psikolojik şoktan sonra Siyonistler geri adım attılar, Sina'yı geri vermeyi kabul ettiler ve 1979'de Camp David Barışı imzalandı. Ama ne bu barış ne de bundan sonraki yıllarda yapılan barış görüşmeleri bölgeye huzur ve gerçek barışı getiremedi. Araplar ve Yahudiler arasındaki çatışmalar halen kısa süreli aralıklarla devam etmektedir.

 

Ana Sayfa