|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
HZ. İSA (A.S) VE HZ. MEHDİ (A.S) Hz. İsa (a.s.)'nın İnmesine Dair Hadisler Tevatur Derecesindedir Hz. İsa (a.s.)'nın inmesine Dair Hadisler Tevatür Derecesindedir
Tevatür: Kuvvetli haber, içinde yalan ihtimali olmayan ve bir cemaate dayanan kuvvetli haber. (Büyük Lugat-Tur-Dav, 3003)
Hz. İsa (a.s.)'ın Geleceğini Bildiren Sahih Hadisler
Yukarıdaki hadislerde Hz. İsa (a.s.)'ın yeryüzüne indiriliş alameti olarak bildirilen durumların hiçbirisi gerçekleşmemiştir. Hıristiyanlık bozulmus, tahrif edilmiş şeklini muhafaza etmekte, teslise (üçleme) inanılmakta, haram olmasına rağmen domuz eti yenmektedir. Dünya karışıklıklar içindedir; huzur, güven, barış ortamı yoktur, savaşlar, iç savaşlar devam etmektedir. Bolluğun aksine yokluk hakimdir. Bu durumda Hz. İsa (a.s.)'ın henüz zuhur etmediği anlaşılmaktadır. Fakat bu üstün Peygamberin geliş zamanı çok yakındır. Peygamberimiz (sav)den rivayet edilen hadisler ve din alimlerinin verdikleri bilgiler, Hz. İsa (a.s.)ın, Hz. Mehdi (a.s.) ile Hicri 14. yüzyılda dünyaya tekrar geleceğini müjdelemektedir. İçinde bulunduğumuz yüzyıl, Hicri 14. yüzyıldır. Hz. İsa (a.s.) Ve Mesih Deccal Mesih-i Deccal: Hakki batıl, batılı hak gösteren. Sahih hadislerin haberleriyle, ahirzamanda gelecek ve Allah'ı (c.c.) inkar edip kendisinin ilah olduğunu iddia edecek, dünyayı fesada verecek, tek gözlü bir şahıstır.
Hz. İsa (a.s.) ilk defa göğe alındığı haliyle yeryüzüne bırakılacağından, O'nun zamanında annesi, babası olan; doğup büyüyen 33 yaşına gelmiş bir kimsenin Hz. İsa (a.s.) olma ihtimali yoktur. Ondan evvel çıkan sahte Mesihlerin (deccallerin), o devirde anne ve babaları olacaktır. Doğup, büyüyüp belli bir yaşa geldikten sonra sahtekarca kendilerinin Hz. İsa (a.s.) olduğunu iddia edeceklerdir. Fakat dikkatli, ferasetli, kültürlü, akıllı insanlar bu yalanları farkedip, onlara aldanmayacaklardır. Bu, deccalin, dünyaya hakim olmak için materyalist-marksist stratejiyi kullandığı döneme denk gelmektedir. Deccal, bu sefer dünyaya hakim olmak için tekrar strateji değiştirecek, dünyada materyalizme galip gelmiş olan "Yaratılış" inancını kendi menfaati doğrultusunda kullanmak isteyecektir. Yaratılış inancını insanlara karşı kullanacak, Allah adına ortaya çıkacak, hatta peygamber olduğunu iddia edecek, fakat ortaya çıkan fitneden onun deccal olduğu anlaşılacaktır. Mesih-i Deccal hipnotizma, manyetizma ve sihir türünden bazı yöntemleri kullanarak birçok istidracı (*) harikalar gösterecek, kendisinin Beklenen Mesih [yani Hz. İsa (a.s.)] olduğunu iddia edecektir. (Mesih, Hz. İsa (a.s.)ın lakabıdır.) Değerli İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi, Mesih-i Deccalin aldatıcı yönünü şu şekilde belirtmiştir: Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma (hipnotizma) ve manyetizmanın hadisatı nev'inden müdhiş harikalara mazhar olan Deccal ise daha ileri gidip cebbarane suri hükümetini bir nevi rububiyet tasavvur edip uluhiyetini ilan eder. Mehdi ve Deccal, Şaban Döğen, s. 74-75 Üstad'ın da sözünde belirttiği gibi, Deccal hipnotizma ve büyü gösterileri gibi aldatmacalarla yeterince bilgi sahibi olmayan veya imanen zayıf olan pek çok kişiyi kandırabilir. Özellikle de bütün Hıristiyan dünyasının Hz. İsa'yı ve Yahudilerin de Mesihi bekledikleri bir dönemde, Deccal'in gösterdiği yalancı mucizeler ve hileleri, pek çok kişinin Deccal'e aldanmasına neden olabilir. Kendisine Mesih diyen Mesih-i Deccal, halen dünyanın pek çok ülkesinde teşvik edilen ve meşru gösterilen ahlaksızlığı, cinsi sapıklığı, homoseksüelliği daha da teşvik edecektir. Onun kendilerine fayda getirdiğini zanneden, onun oyununa aldanan, gösterdiği cehennem hayatını cennet zanneden pek çok kişi O'na katılacaklardır. Deccal, sahte peygamber görünümü ile dindarları da etkilemeye çalışacak ama gerçekte onlar arasında ayrılık çıkarmaya, onları güçsüz düşürmeye, hatta onları büyük müsibetlere uğratmaya çalışacaktır. Deccal, samimi dindar Müslüman, Hıristiyan ve Musevilerin en büyük düşmanı olacaktır. Yanlış yönlendirilmiş bazı Hıristiyanlar o devirde Hz.İsa (as)'ı beklediklerinden dolayı, O'nu tahrif edilmiş, değiştirilmiş İncil'deki vasıfları ile bekleyeceklerdir. Mesih-i Deccal de tam onların hayal ettikleri gibi istidracı harikalıklar gösterecektir. Örneğin, Hz. İsa (a.s.)a Yüce Rabbimizin bahşettiği üstün mucizevi özelliklere sahip olduğunu iddia edecek, bir şahsa hipnoz telkini ile ölmüş annesini konuşur halde gösterecektir. Ayrıca yine sihir ve hipnozla, annesinin O'na katılmasını tavsiye ettiğini kendisine işittirecektir. Görme ve işitme halüsinasyonları olacaktır. (Dışarıdan bakan sihirin etkisinde olmayan bir kişi ise o görüntüyü göremeyecektir.) Deccal, önce beklenen Hz. İsa (a.s.) olduğunu iddia edecek, ardından da Hıristiyanlığın teslis inancındaki gibi Allah'ın kendisine hulül ettiğini (içine girdiğini) söyleyerek ilahlığını ilan edecektir (Allahı tenzih ederiz). Bu sapkın yöntemi kullanarak dünyada muazzam bir taraftar kitlesi kazanacaktır. Daha çok keyfe ve zevke yönelik, ahlaksızca ögretileri ve tavsiyeleri olacağı için taraftarlarının sayısı daha da artacaktır. Böyle azgınlığın arttığı bir devrede İslam alemi de Hz. Mehdi (a.s.)ın liderliğinde birleşmiş olacaktır. Hz. Mehdi (a.s.), her ne kadar Hıristiyan alemini "Sahte Mesih"e karşı uyaracaksa da, Hıristiyanlar, tam bekledikleri tarzda iddialarda bulunmasından, bekledikleri zamanda zuhur etmesinden ve İstidrac nevinden birçok harikalıklar göstermesinden dolayı bu izahlara aldırmayacaklardır. Hz. Mehdi (a.s.), deccalin gösterdiği istidracı harikalıkları bozma konusunda bir öncü olacak ama deccalin kirli oyunu yine de sona ermeyecektir. O halüsinasyonlardan oluşan istidracı harikalıkları ve deccalin bu sinsi oyununu tamamen ortadan kaldıracak, onun fikir sistemini yok edecek olan Hz. İsa (a.s.) olacaktır. Bediüzzaman, bu gerçeği şöyle izah eder: Sihir ve manyetizma ve ispirtizma gibi istidracı harikalarıyla kendini muhafaza eden ve herkese teshir eden (etkisi altına alan) o dehşetli Deccal'i öldürebilecek, mesleğini değiştirecek; ancak harika ve mu'cizatlı ve umumun makbulu bir zat olabilir ki; O zat, en ziyade alakadar ve ekser insanların peygamberi olan Hazret-i İsa Aleyhisselamdır.
Hz. Musa (a.s.) o zamanın deccallerinin isdidraclarını ancak mucize ile yok etmişti.
Hz. İsa (a.s.) Lud kapısında Mesih-i Deccal ile karşılaşacak, onu tartışarak yenecektir; Deccali öldürmesinden kasıt onun fikir sistemini yok etmesidir. Hz. Musa (a.s.)da aynı şekilde Firavun'un fikir sistemini yok etmişti. Hz. İbrahim (a.s.) ise Nemrud'un fikir sistemini yok etmişti. Hz. Mehdi (a.s.) süfyanın şahsını değil fikir sistemini yok edecek, Hz. İsa (a.s.) da, Mesih-i Deccal'in fikir sistemini ortadan kaldıracaktır. Önemli olan da, ebette ki bu şahısların yaydığı sapkın ideolojinin, toplumları helake götüren kirli fikir sisteminin ortadan kalkmasıdır. Deccali yenip fikir sistemini ortadan kaldıracak olan Hz. İsa (a.s.)'ın gerçek Mesih olduğunu anlayan Hıristiyan alemi, Allahın izniyle, büyük bir süratle Allahın takdir ettiği doğru yola yani hak din olan İslam'a girecektir. Andolsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur, (Nisa Suresi, 159) ayetinde belirtildiği gibi, bundan sonra tüm dünya Allahın hak dinine tabi olacak ve dinsizlik tamamen ortadan kalkacaktır. Hz. İsa (a.s.) Zamanında Yeryüzü Barışla Dolacak
Hz. Mehdi (a.s.) ve Hz. İsa (a.s.) Mesih-i Deccal'in tüm fikir sistemini ortadan kaldırıp, sistemini dağıttıktan sonra dünyaya hakim olacaklardır. O zaman tek bir dinin yani İslamiyetin yeryüzüne yayılması ile ırkçılık, milli egoizm yok olacak; sevgi, kardeşlik, güzel ahlak ana düşünce haline gelecek; ayrıca masonluk, siyonizm, materyalist felsefe, komünizm, faşizm, kapitalizm gibi diğer sapkın ideolojiler de tarih sahnesinden silinecek; egoistlik, bencillik, kin, düşmanlık gibi her türlü sapkınlık anlamını kaybederek yok olacaktır. Savaşların, çatışmaların sebepleri yok olacağı için, savaş sanayine harcanan tirilyonlarca para, bu sefer meşru ihtiyaçlara, gıda, imar, teknoloji, bilim, kültür, sağlık harcamaları gibi son derece gerekli ve önemli ihtiyaçlara ve bunun yanında da insanların mutluluğu için gerekli diğer yatırımlara harcanacaktır. Elbette doğrusunu Allah bilir. Hz. İsa (a.s.) Zamanında Büyük Bolluk Olacak
Hz. İsa (a.s.) Yeni Bir Din Getirmeyecektir
Kadi Iyaz: "Hz. İsa (a.s.)'ın inmesi, Deccal'i öldürmesi haktır ve gerçektir. Ehl-i Sünnet mezhebi ve yolu bu konuda varid olan hadisler nedeniyle budur. Ne akli yönden ne de Ser-i Şerif'te bu görüşü iptal edebilecek hiçbir delil yoktur. Bu itibarla bu hüküm sabittir. Mütezile ve Cehemiye mezheplerine mensub bazı kimseler ve onlara katılanlar bu konudaki hadislerin, Allah'ın 33/40- "Muhammed, ... ancak o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur." mealindeki ayete, Peygamber Efendimizin "Benden sonra hiçbir peygamber yoktur" mealindeki hadisine ve Peygamberimizden (s.a.v.) sonra hiçbir peygamberin olmadığına ve şeriatının kıyamete dek ebedi olup, hükümlerinin yürürlükten kalkmayacağına dair Müslümanların icma'ına ters düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olduğunu ileri sürmekteler ise de; Bu iddia ve gerekçe batıldır. Çünkü Hz. İsa (a.s.) 'ın inmesinden maksad onun şeriatımızı yürürlükten kaldırıcı bir şeriatla ve Peygamber olarak inmesi değildir. Ne bu hadislerde ne de başka hadislerde böyle birşey yoktur. Bilakis Hz. İsa (a.s.)'ın şeriatımızla hükmedecek adil bir hakim ve halkın terkettiği şeriatımızın hükümlerini ihya edici olarak ineceği sahih hadislerle sabittir." demiştir. Hz. İsa (a.s.) inecek ve hatem'ür rüsul Resulullah (s.a.v.) efendimizin şeriatina tabi olacaktır. Hz. İsa (a.s.) Efendimiz ahirzamanda yeryüzüne indirildiği vakit, peygamberlikle vazifeli olarak yeni bir şeriat getirmeyecektir. Sahih hadislerin ve İmam-Rabbani Hazretleri'nin izahında belirtildiği şekilde, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Şeriatını uygulayacaktır. Kur-an-ı Kerim ayetlerine göre hükmedecektir.
Hz. İsa (a.s.) Peygamberimizin (s.s.v) Kabri Yanına Defnedilecektir
Hz. İsa (a.s.) yeryüzünde yaklaşık 40-45 sene kaldıktan sonra vazifesini tam yapmış olarak vefat edecektir. Müslümanlar cenaze namazını kılıp, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kabri yanına defnedeceklerdir. Risale-i Nur Külliyatında İsa Aleyhisselam Hz. İsa (a.s.) Dünyaya Tekrar Gönderilecektir: Süfyan ve mehdi hakkındaki hadislerin ifade ettikleri mana budur ki, ahir zamandan dinsizliğin iki ceryanı kuvvet bulacak. Birisi: Nifak perdesi altında Risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkar edecek süfyan namında müdhiş bir şahıs ehl-i nifakın başına geçecek, Şeriat-ı İslamiyenin tahribine çalışacaktır. Ona karşı Al-i Beyt-i Nebevinin silsile-i nuranisine baglanan, ehl-i velayet ve ehl-i kemalin başına geçecek Al-i Beytten Muhammed Mehdi isminde bir zat-ı nurani, o Süfyanin şahs-ı manevisi olan cereyan-i münafikaneyi öldürüp dağıtacaktır. Hz.Mehdi (a.s.), Allah'ı inkar üzerine kurulmuş bütün felsefe ve teorileri tam anlamıyla susturacak, başta Süfyan'dan kaynaklanan bütün fitne ve fesad odaklarını, kurumlarını kapatacaktır. Mehdi, Halife ünvanıyla İslam aleminin başına geçecek, Kur-an-ı Kerim'i ve iman esaslarını günün şartlarını da dikkate alarak ilmi bir şekilde insanlara açıklayacak, müminlerin imanlarını güçlendirecektir. İkinci cereyan ise: Tabiyyun, maddiyyun felsefesinden tevellüd eden bir cereyan-i nemrudane, gittikçe ahirzamanda felsefe-i maddiye vasıtasiyle intisar ederek kuvvet bulup, uluhiyeti inkar edecek bir dereceye gelir. Nasıl bir padişahı tanımayan ve ordudaki zabıtan ve efrad onun askerleri olduğunu kabul etmiyen vahşi bir adam, herkese, her askere bir nevi padişahlık ve bir güna hakimiyet verir. Öyle de : "Allah'ı inkar eden o cereyan efradları birer küçük Nemrud hükmünde nefislerinde birer rububiyet verir. Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma ve manyetizmanın hadisatı nev'inden müdhiş harikalara mazhar olan deccal ise daha ileri gidip, cebbarâne sûri hükûmetine bir nevi rubûbiyet tasavvur edip ulûhiyetini ilan eder. Bir sineğe maglûb olan ve bir sineğin kanadını bile icad edemeyen âciz bir insanın ulûhiyet dâvâ etmesi, ne derece ahmakcasına bir maskaralık olduğu malumdur. İşte böyle bir sırada (Mesih-i deccalin ortaya çıktığı sırada), o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazreti İsa (a.s)'in şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakiki İsevilik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlahiyenin semasından nüzul edecek; hal-i hazır Hıristiyanlik dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslamiye ile birleşecek; manen Hıristiyanlık bir nevi İslamiyete inkilab edecektir... Ve Kur'an'a iktida ederek, o İsevilik , şahs-ı manevisi, tabi; ve İslamiyet, metbu' makamında kalacak. Din-i hak, bu iltihak neticesinde azim bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet; ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken alem-i semavetta cism-i başerisiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselam, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini bir Muhbir-i Sadık, bir Kadir-i Külli Sey'in vadine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır, madem Kadir-i Külli Sey "va'detmiş elbette yapacaktır. Mesih'i Deccal'in çok kuvvetli olduğu bir devrede, Hıristiyanlık dini, içinde bulunduğu hurafelerden, sapkınlıklardan (teslis, haç, domuz eti yemek v.s.) temizlenecek, ilk nuzül ettiği, orjinal haline dönecektir. İlahi dinler birbirinin devamı olduğundan birisi bozulunca diğeri onu düzeltmek ve yeni hükümler koymak için gönderildiğinden, Hıristiyanlık da hurafelerden, sapkın inançlardan kurtulduktan sonra manen bir nevi İslamiyet olacak, dolayısıyla Hıristiyanlar da Kur-an-ı Kerim'e uyacaklardır. Aynı durum Musevilik için de geçerli olacak. Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Museviliğin birleşmesi sonucunda inananlar kuvvetlenip, dinsizlik cereyanını yok edecek bir güce gelecek; iman edenlerin başında ise, Allah tarafından cismani olarak dünyaya gönderilmiş olan Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.) bulunacaktır. Bunu Peygamberimiz (sav) Allah'ın vaadine dayanarak haber vermiştir. Allah elbette vaadini yerine getirecektir. Sahih hadislerde müjdelenen hususlar bunlardır. Ahirzamanda gelmesi beklenen Hz. İsa (a.s.) efendimizi tek bir zat olarak değil de "şahs-ı manevi veya cemaat" şeklinde düşünmek veya "gelmiştir, görevini yapıp vefat etmiştir" iddiasında bulunmak, mütevatir haline gelmiş bu konuyu yalanlamak olur ki, manevi sorumluluk getirebilir, müslümanlara çok büyük zarar verebilir. Allah bunu vaadetmiştir ve vaadini elbette yerine getirecektir. Bediüzzaman başka bir eserinde de Hz. İsa (a.s.)'ın dünyaya tekrar gelmesinin kesin olduğunu bildirmektedir. Evet, hadis-i şerifin ifadesiyle Hazret-i İsa'nın semavi nüzulu kat'i olmakla beraber; mana-yi işarisiyle başka hakikatleri ifade ettiği gibi bu hakikata da mucizane işaret ediyor. Hz. İsa (a.s.) Mesih Deccal'i Öldürecektir: Kat'i ve sahih rivayette var ki: "İsa Aleyhisselam büyük Deccal'i öldürür." İkinci vechi şudur ki: "Şahs-i İsa Aleyhisselam'ın kılıncı ve maktul olan şahs-ı Deccal'in, teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk ve dinsizlik azametli heykeli ve şahs-ı manevisini mahvedecek ancak İsevi ruhanileridir ki; o ruhaniler, din-i İsevinin hakikatını hakikat-ı İslamiye ile mezcaderek o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek. Hatta, "Hazret-i İsa Aleyhisselam gelir, Hazret-i Mehdi'ye namazda iktida eder, tabi olur. " diye rivayeti bu ittifaka ve hakikat-ı Kur-aniyenin mutbuiyetine ve hakimiyetine işaret eder. Hz. İsa (a.s.) tekrar dünyaya geldigi zaman yeni bir din getirmeyecek, Islam dinine uyacaktir. Fakat bir peygamber olduğu için, kendisine vahiy gelecek ve mucize gösterecektir. Hem alem-i insaniyette inkar-ı uluhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zir ü zeber eden Deccal komitesini, Hazret-i Hz. İsa (a.s.) 'ın din-i hakikisini İslamiyetin hakikatiyle birleştirmeye çalışan hamiyetkar ve fedakar bir İsevi cemaati namı altında ve "Müslüman İseviler" ünvanına layık bir cemiyet, o Deccal komitesini, Hz. İsa (a.s.)'ın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak; beşeri, inkar-ı uluhiyetten kurataracak. Hz. İsa (a.s.) Geldiğinde Başlarda Tanınmaması: Hazret-i İsa Aleyhisselam geldiği vakit, herkes O'nun hakiki İsa olduğunu bilmek lazım değildir. Onun mukarreb ve havassı, nur-u iman ile O'nu tanır. Yoksa bedahet derecesinde herkes O'nu tanımayacaktır. Bediüzzaman hazretleri, Hz. İsa (a.s.)'ın dünyaya geldiğinin ilk yıllarında ancak yakın talebeleri tarafından imanın nuru ile tanınabileceğini, yoksa herkesin açıkça onu tanıyamayacağını bildiriyor. Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam'ın nuzülü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir, herkes bilemez. Hz. İsa (a.s.) yeryüzüne ilk geldiği vakit (nüzul ettiği vakit) imtihan sırrı olarak kendisini bilmeyecek, daha sonra kendisinin farkına varacaktır. Talebeleri de imanın nuru ile O'nu zann-ı galiple (büyük zanla) sonradan tanıyacaklardır. Herkes açıkça O'nun Hz. İsa'(a.s.) olduğuna hemen kanaat getiremeyecekdir. Küçük bir Hıristiyan grup içerisinde mücadelesine başlayacaktır. Hz. İsa (a.s.) tam anlamıyla zuhur ettikten sonra görebilen herkes onu görecek ve hakiki Hz. İsa (a.s.) olduğunu bileceklerdir. Fakat yine de "Acaba gerçekten İsa bu mu?" diye şüphe edenler var olacaktır. Böyle şüphesi olanlar küfürle suçlanamaz, çünkü bu konu bir Akaid konusu değildir. Yalnız böyle şüphede olanlar bu mübarek şahsın feyzinden, bereketinden mahrum kalabilir. Hz. İsa (a.s.)'ın Küçük Bir Cemaati Olacak: İsa Aleyhisselam'ı nur-u iman ile tanıyan ve ona tabi olan cemaat-i ruhaniye-i mücahidinin kemiyeti, Deccal'in mektepçe ve askerce ilmi ve maddi ordularına nisbeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir. Hz. İsa (a.s.) küçük bir cemaat içerisinde vazifeye başlayacaktır. Daha ziyade İsrail ve İsrail'e yakın bölgelerde faaliyet gösterecektir. Okullarda ve askeri birimlerde talebeleri olacak ilk başta kendilerini gizleyeceklerdir.(Doğrusunu Allah bilir)
Bediüzzaman Said Nursi, Hz. İsa (a.s.)'ın inmesine ve Deccal'i öldürmesine aid hadislerin müteşabih (benzetmelerle anlatılan) hadislerden olduğunu, muhakkak tevilinin yapılması, yani müteşabihatının çözülerek açıklanması gerektiğini izah etmektedir. Aksi takdirde, sözde alimlerin bu hadislerin müteşabıhatına aldırmadan, zahirine bakıp şüpheye düştüğünü veya hadisi tamamen reddetme yoluna gittiklerini ifade etmektedir. Ahir zamanda Hz. İsa (a.s.) nüzulüne ve Deccal'i öldürmesine ait hadis-i şahihanın ma'na-yı hakikileri anlaşılmadığından, bir kısım zahir ulemalar, o rivayet ve hadislerin zahirine bakıp şüpheye düşmüşler; veya sıhhatini inkar edip, veya hurafevari bir mana verip adeta muhal bir sureti bekler bir tarzda avam-i müslimine zarar verirler. Mülhidler ise, bu gibi zahirce akıldan çok uzak hadisleri şerr-i rüşte ederek hakaik-i İslamiyeye tezyifkarane bakıp taarruz ediyorlar. Risale-i Nur, bu gibi ehadis-i müteşabihenin hakiki te'villerini Kur'an feyziyle göstermiş. Şimdilik nümune olarak bir tek misal beyan ederiz. Şöyle ki: Hz. İsa (a.s.) Deccal ile mücadelesi zamanında, Hazret-i İsa (as) onu öldüreceği vakitte, on arşın yukarıya atlayıp sonra kılıncı onun dizine yetiştirebilir derecesinde, vücudda o derece Deccalin heykeli Hazret-i İsa Aleyhisselamdan on, belki yirmi misli yüksek kametli olmak lazım gelir. Bu rivayetin zahiri ifadesi sırr-ı teklife ve sırr-ı imtihana münafi olduğu gibi nev-i beşerde cari olan adetullaha muvafık düşmüyor. Bunun tevili şu olmak gerektir ki: Bediüzzaman Hazretleri, hadis-i şerifte İsa aleyhisselam'ın Deccal ile mücadelesinde onu öldüreceği vakitte on arşın (5 metre) yukarıya atladıktan sonra kılıcı ancak onun dizine yetiştirebildiği derecesinde Deccal'in İsa (a.s.)'a oranla boyunun on-oniki katı (18-20 m.) uzun olması gerektiğini izah etmektedir. Böyle bir yaratılış, Allah'ın kudreti dahilinde olmakla beraber adetullaha aykırıdır. Adetullah: Allah'ın kainatta koyduğu değişmez yasalar. Ancak bu bekleniş tarzı deccalin asker gücüne, eğitim kurumlarına ve her alanda maddi bakımdan üstün ordularına kıyasla Hz. İsa (a.s.) ve cemaatinin sayıca çok daha az olduğuna işaret ettiği şeklinde açıklanırsa, mesele daha akılcı anlaşılır bir hale gelmiş olur.
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Yazar Hakkında - Diğer Siteler TÜRKÇE KURAN-I KERİM - BİZE DESTEK OLUN - HADİS KÖŞESİ
|
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||